Babama hitaben, canım babam. Seni öyle çok özlüyorum ki. Sıkıldığımda üzüldüğümde, güldüğümde, ağladığımda yeniden hep yanımda olmanı istiyorum. Şimdi sensiz omzum çok acıyor; canımda çok yanıyor.
Canım Babam şimdi sen bu yazdıklarımı göremeyeceksin ama burdan tüm babası olmayanlara, babası hasta olanlara, küs dargın olanlara umut olacağım. Yaşın bir öneminin olmadığı şu hayatta geçim derdine düşerek, ordan oraya koşturarak, bazen onları ciddi bir sözle kırarak hatta hiçbir zaman konuşmayacak şekilde cezalandırarak onları çok da üzebiliyoruz maalesef şu dünyada gerçekten tek bildiğim yüreğini kalbini gerçekten tüm bedenimiz de hissedebileceğiniz tek varlığımız anne ve babamız.
Babamı çok zamansız kaybetmenin büyük acısını yaşıyorum ta ki bu acı onu kaybettikten 5-6 ay sonra ya da 1 yıl içinde daha da çoğalarak artıyor çünkü yaşıyoruz ama hayat anlamsızlaşıyor. Ben babamı kaybettiğimde pandemi ve Covid’in etkisini yoğun olarak yaşıyordu Türkiye. Hatta babamı kaybettiğim günün ertesi cenaze töreni için çok az sayıda kişinin katılımının sağlanması ve belli bir saat verilmeden toprağa verilmesinin talep edilmesi bizim canımızı çok sıkmıştı. Mezarlıklar Genel Müdürlüğünden aldığımız onayla bu süreci o gün için onaylayıp babamı arzu ettiği kalabalık ile toprağa vermiştik.
Biz 4 kardeşiz, bir ağabeyim evli, çok şükür babam hepimizi okuyup iş ve meslek sahibi yapmıştı bu öyle değerli bir şey ki 4 kardeş olun 8 kardeş olun herkesin okuması iş sahibi olması gerçekten paha biçilmez bir olay. Siz kendiniz okuyor iş buluyor hayata akıyorsunuz, sonra evleniyor çocuk sahibi oluyorsunuz.
Babamın sigara kullanımı dışında hiçbir sağlık sorunu yoktu fakat günde birkaç tane sigara kullanıyordu. Biraz sessizdi, çok fazla gezmeyi kalabalık ortamlarda bulunmayı sevmezdi. Torunu Doruk’u çok severdi. Onunla vakit geçirmeyi. Benim sağlık sorunlarımla çok ilgilenirdi. Erzurumluydu babam, bize Erzurum’u Kayabaşı’nı 15 sene yaptığı askerlik anılarını anlatırdı. Bazen bilgisayar başına geçer Türkü dinler Türküler adeta onunla canlanırdı.
Bir sazı vardı babamın bazen eline alır iki şarkı Tıngırdatırdı. Çocukken babasından saç kesimini öğrenmişti bu zamana kadar saçımı hep babam keserdi. Ailesi ve Çevresinin desteği ile akşam Sanat Okulu’nda Elektrik Elektronik de öğrenmiş babam, valla evde saç kurutma makinesi, Ütü, Televizyon bozulsa hep babam tamir ederdi. Hatta bir kere radyo vericisi yapmıştı. Gerçekten radyo yayını yapmıştık. İstek programı yapıp Tüm Ankara Batıkent bizi arayıp istek istiyordu. Babam bahçeyle uğraşmayı da çok severdi, eski dubleks evimizin bahçesini düzenler güller, zambaklar, menekşeler diker itinayla her akşam sulardı. Cuma günleri Cuma Namazı kılmak en büyük zevkiydi mümkün oldukça camiye gider arkadaşları ile sohbet ederdi.
Geçen yıl aniden 77 kilodan 50 sonra da 43 kiloya kadar düşmüştü babam. Aniden yemeden içmeden kesildi. Tuttuk hastane yollarını maalesef yoğun bir kemik erimesi başlamıştı. 3 kaburga kırılmıştı ilaçlar verilmişti düzenli kullanıyordu ama zayıflıktan anestezi etkisinden kemik ameliyatını olamadı. Daha sonları ne yerse kusuyor ve ishal oluyordu. Gastroenteroloji doktoru tarafından kolon kanseri teşhisi konuldu 4.evreydi, dünyamız başımıza yıkılmıştı o kadar sinsi ve hızlı ilerliyordu ki o günden sonra bizim için büyük ve zorlu bir yolculuk başladı.
Babamın tüm isteklerini yapıyor, arzu ettiği yiyecekleri hazırlıyor yediriyor temizliği ile bizzat ilgileniyorduk yoğun iş tempomuzda yanında 24 saat kalıyorduk. O kanser bir süre sonra insanı o kadar kötü ediveriyor ki adeta çocuk gibi davranıyor insan. Açıkçası ben babamı kaybedeceğimi hiç düşünmemiştim. Maalesef babam ameliyat oldu ama tümörü alınmadı. Ameliyat sonrası 1 yıl yaşayabildi. Ölmeden 1 gün önce yıkanmak istemişti o gün onu yıkayıp tıraş etmiştik mis gibi kokuyordu. Sanki ertesi gün kaybedeceğimizi hissetmiş gibi. Ertesi sabah 08.35’de babamı çoklu organ yetmezliği ile kaybettik.
O gün bugündür hayat benim için bitti sanki. Ama aslında hayat yeni başlıyor. Bunları neden anlattım bilmiyorum ama şu hayatta en çok anne babalarımız için ders çıkarmalıyız kendimize. Korkmalıyız hayattan, çünkü hayat yeni başlıyor. Gözünüz kimseyi görmüyor, omzunuz çöküyor hasta olmaktan, gezmekten, yaşamdan, zevk almıyorsunuz, adeta para bile değersizleşiyor. Sadece bir telefon gelse de onunla tekrar konuşabilsem diyorsunuz, telefon çalıyor ama ses yok.
Ben şimdi babam için hergün yazıyorum. Hatta adını bile bir kütüphaneye verdim çocuklara okuyorum anlatıyorum. Benim bir babam vardı adı Melih’ti şimdi onu çok arıyorum.
Lütfen sizlerde babanızı annenizi hiç bırakmayın. Son anlarında çok mutlu edin. Siz dua ettikçe duası inanın hep size dönecek .
Canım babama özlemle…