Öncelikle Singapur tam bir çeşitlilik ülkesi. Çince, İngilizce, Malay dili ve Tamilce olmak üzere dört resmi dile sahip olan bu ülkede eğitim ve iş sektörünün resmi dili ise İngilizcedir. Dışardan baktığınızda yüksek katlı çok sayıda gökdelene sahip olmasına rağmen dünyanın en yeşil ülkelerinden biridir. Ülke topraklarının neredeyse yarısı bitki örtüsü ile kaplıdır, ağaçlar ve bitkiler nemli ve sıcak hava koşullarına karşı yardımcı olduğu, insanların doğayla bütünleşmesini sağladığı için yaygınlaştırılmıştır.
Çevre temizliğine ve doğanın korunmasına özen gösterilir bununla ilgili ciddi yasaklar ve yaptırımlar vardır, örneğin; yerlere çöp atmak, sokakta su dışında bir içecek içilmesi (metroda hiçbir şekilde bir şey yiyip içemezsiniz yoksa bin Singapur doları ödemek zorunda kalırsınız), arabaları kirli bir şekilde bırakmak, sokakta sakız çiğnemek yasaktır. Bunlar gibi ilginç yasaklar kimileri için garip olarak karşılansa da bazı insanlar için toplum olarak yaşamanın gerektirdiği kurallar olarak görülebilir.
Singapur’da suç oranı oldukça düşüktür, sabah akşam sokaklarda özgürce güvenli bir şekilde dolaşabilirsiniz. Zengin ve gelişmiş bir ülke olduğu için hayat standartları oldukça yüksek bu nedenle sokaklarda dilenci göremezsiniz, bu ülkedeki insanlar yüksek kaliteli yaşam standartlarında hayatlarını devam ettirmektedir. Ayrıca Asya’nın en istikrarlı büyüyen ekonomisine sahip olan Singapur, öğrencilere sağladığı sonsuz kariyer fırsatları nedeniyle son yıllarda yüksek öğrenim için popüler bir rota haline gelmiştir.
Benim ülkede en beğendiğim özelliklerden bir tanesi ise ulaşım imkanlarının çok gelişmiş olması ve ülkenin bir ucundan diğerine kolaylıkla gidebileceğiniz bir metro sisteminin olmasıydı. Bu şekilde “Gardens By The Bay” başta olmak üzere China Town, Arab Street ve diğer birçok turistik noktayı kolaylıkla gezdim. Tabiki şehrin simgesi olan deniz aslanını görmeden ülkeden ayrılmanızı tavsiye etmem, harika manzaralar eşliğinde güzel vakit geçirebileceğiniz birçok yerden birisidir. Benim en çok sevdiğim yer ve mutlaka görmenizi tavsiye edeceğim yer tabiki Gardens By The Bay olarak geçen 250 dönümlük bir arazi üzerine yayılmış yapay bir doğa parkıdır.
Singapur’a geldiğinizde içerisinde insan yapımı dünyanın en yüksek kapalı şelalesine ve 3 kattan oluşan ve aklınıza gelebilecek her türden bitkinin yetiştiği Cloud Mountain’e ev sahipliği yapan “Cloud Forest’a “ uğramadan gitmeyin. Tamamı yapay olan ancak bahçedeki bitkilere gölge sağlamak amaçlı yapılan Supertrees olarak adlandırılan ağaçlar ve 2015 Guinness World Records’a giren devasa cam sera Flower Dome görülmeye değer. Diğer Asya ülkelerine nazaran gelişmiş bir ülke olan ve yüksek hayat standartlarıyla bilinen Singapur`u mutlaka gezip görmenizi tavsiye ederim, harika bir kültürel çeşitliliğin içinde mükemmel vakit geçirip, güzel tecrübeler edinebilirsiniz .
Tuğçe Yenda, 1992 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi; İletişim Fakültesi, halkla ilişkiler ve tanıtım bölümü mezunu. Lise yıllarından beri sanata ve edebiyata ilgisi var, şiirler yazıyor. Okumayı, yazmayı, seyahat etmeyi, yeni yerler görmeyi ve farklı kültürleri keşfetmeyi seviyor.