Aşkın tadı yoktur aslında. Kimi zaman tatlı, kimi zaman ekşi, kimi zamansa acı bir çiğköfte yemişçesine yakar insanı.
Ama öyle bir an da gelir ki baldan tatlı olur. Hiçbir yiyecek veremez onun damağınızda bıraktığı tadı. O an ki mutluluğunuz paha biçilemezdir. Yüzünüzdeki ifadeyi görenler deli olduğunuzu düşünebilir. Ama umurunuzda olmaz hiçbir şey. Uçarsınız kendi gökyüzünüzde. Çocuklar gibi koşmak, bağırmak, zıplamak istersiniz.
Her zaman tatlı olmaz yediğimiz yemek. Tattıktan sonra yüzümüz buruşabilir o verdiği tatla bir anda. Boğazınızda kalır lokma sanki. Yutamazsınız da atamazsınız da, öylece kalırsınız.
Acısı da öyle kuvvetlidir ki çiğ köfte halt etmiştir yanında. Kıvrandırır insanı. Günlerce, haftalarca belki de aylarca. Bir anda küsersiniz her şeye. Sanki hayatınız bir tek bundan ibaretmiş gibi. Daha dün seni seviyorum demişti, nasıl olur dersiniz. Anlamaya çalışırsınız tüm olup biteni. Anlayamazsınız…
Karışıktır aşkın tadı. Ama dozunu ayarladınız mı ne mutlu size. Kıvamı tutturdunuz mu her şey ayarında olur. Damağımız ne tamamen acıya müsaade eder ne de tatlıya. Bu yüzden aşkı kıvamında yaşamak isteriz. Tadı tuzu yerinde olsun isteriz. Ama ne olursa olsun güzel bir duygudur aşk. Hissettirdikleri tarif edilemez. Ne Türk mutfağı ne de dünya mutfağı bulamamıştır o lezzetin formülünü. Yaşayacaksınız aşkı. Uçsuz bucaksız maviliklere gitmek nasıl anlayacaksınız. Tabi arada yokuşlar engeller çıkacak karşınıza.
Her şeyde olduğu gibi…Ama bileceksin ki aşk güzel bir duygu. Sevmek güzel bir eylem. Ama seni seviyorum demek de yetmez. Hissettireceksin sevdiğine en özel olduğunu. İranlı bir şair demiş ki: ” Aşk ‘a uçarsan kanatların yanar.” Bu söze cevap olarak da Mevlâna hazretleri demiş ki : ” Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar.” Bu yüzden acısıyla, tatlısıyla, ekşisiyle her şeye rağmen yaşlanmalı AŞK…