Fanatik Beşiktaş taraftarı olmama karşın Mesut Özil’in Fenerbahçe’ye gelmesini sevinç ve coşkuyla karşıladım, alkışlanacak transfer.
Çünkü o, üst düzey oyunculuğunun yanı sıra yoksullara, haksızlığa uğrayanlara kucak açmış, efendiliğin kitabını yazmış biri.
Çin’in, Doğu Türkistan’daki Uygurlara yönelik ağır baskılarını eleştirdi, zulmün son bulmasını istedi.
Dünya Kupası’nda elde ettiği primi İsrail’e karşı direnmeye çalışan Gazze halkına bağışladı.
İç savaşlar yüzünden acı çeken, yurtlarından olan insanlara milyonlarca dolar gönderdi.
Evlendiği gün, Türkiye’deki 16 mülteci kampında yaşayan 100 bin Suriyeliye ziyafet verdi.
Doğum yeri olan Anadolu’nun mütevazı ilçesi Devrek’i unutmadı, hastane ve spor kompleksi yaptırmaya başladı.
Mahalle takımlarına bile kol kanat gerdi, formalar, ayakkabılar gönderdi.
İyiliklerinden sadece birkaçı bunlar.
Her fırsatta, annesinin, “Unutma, dünyada misafiriz. Servetini muhtaçlarla paylaşmazsan oğlum değilsin” öğüdünün gereğini yerine getirdi.
Astronomik transfer ücretleriyle İstanbul takımlarına gelince birdenbire dağıtan, sözde şarkıcı ve mankenlerin oyuncağı olan, gece kulüplerinde olay çıkaran, lüks araçlarına harcadıkları paranın yüzde birini bile çaresiz insanlarla paylaşmayan bizim yerli futbolcuların ondan öğrenecekleri çok şey var.
Gerçek futbolcu, sadece rakip kaleye değil, zulme, yoksulluğa, haksızlığa, adaletsizliğe de gol atmasını bilendir.
Mesut Özil bunu çok iyi biliyor.