Suriye Devrimi Mart 2011 tarihinde başladı. Ayaklanmanın silahlanmaya çevrilmesiyle birlikte Uluslararası Toplum, Esed’i destekleyenler ve ona muhalif olanlar olmak üzere ikiye ayrıldı.
ABD, AB ve Türkiye Esad’in gitmesini isteyenlerin başında gelirken, Rusya, Çin ve İran ise Esad’in kalmasını destekleyenlerin başında gelen ülkeler oldu. 2015 senesine kadar uluslararası taraflar, uluslararası siyasette, lojistik ve maddi olarak müttefiklerini desteklemeyi sürdürmekle birlikte bu taraflardan hiçbirisi savaş sahasına inmemişti.
Ancak IŞİD örgütünün Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Kobani bölgesini neredeyse tamamıyla ele geçirmesi, Ocak 2015 tarihinde Amerika’nın bölgeye doğrudan müdahalede bulunmasına gerekçe oluşturdu. ABD’nin ayrılıkçı Kürt milislerine hava desteği sağlaması, sonraki dönemlerde Rakka, Haseki kırsalı, Kuzey Deyrzor kırsalı ve kuzey Halep kırsalının bir kısmına hâkim olmalarını sağladı. Diğer yandan İdlib şehrinin özgürleştirilmesi Eylül 2015 tarihinde Rusya ve İran’ın doğrudan müdahalesine sebep oldu ve bu taraflar Esad güçleri için hava, top ve alternatif milis desteği sağlamaya başladı.
Bu karmaşık uluslararası sahnede Türkiye konum olarak imrenilecek bir durumda değildi. Zira birincil düşmanı olan PKK, dünyanın süper gücü ile müttefik olmuştu. İkinci düşmanı olan Esad ise, ikinci süper güç tarafından hem doğrudan hem de sahada destek almaya başlamıştı.
Diğer yandan Rusya ve İran kuzey Suriye’de sert bir direnişle karşılaştı. Şöyle ki, 2016 senesinin ilk aylarında başlatılan ve güney Halep, güney Hama kırsalı ve doğu Lazkiye kırsalı bölgelerini hedefleyen büyük saldırı operasyonu başarısızlıkla sonuçlandı. Operasyonda amaçlanan hedeflerin gerçekleştirilememesinin başlıca nedeni ise, eş zamanlı olarak Suriye şehirlerindeki tüm cephelerin hareketli olmasıydı. Burada PKK projesini durdurmayı isteyen Türkiye’nin bakış açısı ile, bölgelere teker teker odaklanarak devrim cephelerini söndürmeyi isteyen Rusya ve İran’ın bakış açısı siyasi görüşmeler projesinde kesişti ve sonrasında buna “Astana Süreci” denildi.
İşgalcilerin stratejik Halep şehrini ele geçirmelerinden bir ay sonra 23 Ocak 2017 tarihinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da Rusya ve Türkiye gözetiminde Suriye rejimi temsilcileri ile Suriye muhalif gruplardan bazıları arasında ilk barış görüşmeleri gerçekleşti. Daha sonra bu görüşmeler Ağustos 2019 tarihinde düzenlenen 13. Astana oturumuna kadar devam etti.
Peki, Astana Süreci boyunca Suriye’de neler oldu ve bu görüşmelerde taraflar neler gerçekleştirdiler?
Astana görüşmelerinin birinci turu, Suriye silahlı muhalefetinin 22 Aralık 2016 senesinde Halep’ten çıkışından ve aynı zamanda Türkiye güçlerinin ve devrimci grupların el-Bab ve kuzey Halep kırsalında geniş bölgeleri kontrol altına almalarından sonra gerçekleşmiştir.
Birinci tur görüşmede üzerinde durulan konu, Suriye’de siyasi çözüm ve askeri çözümden uzak durulmasıydı. Bitiş açıklamasında ise şu ifadelere yer verildi: “Astana görüşmelerine katılan heyetler, IŞİD örgütü ve Cephetu’n-Nusra ile savaşta ve yine terör gruplarını diğer muhaliflerden ayırmada kararlıdır. Yine Rusya-Türkiye-İran tarafları Suriye’de bir ateşkesin olması ve bunun uygulamaya konulması için üçlü bir gözlem sistemi kurulması hususunda görüş birliğine varmıştır. Moskova, Esed milislerinin savaş uygulamalarını durdurmaya zorlayacağının taahhüdünü vermektedir.”
Burada belirtilmesi gereken husus, Esed’in saldırı operasyonlarının ve muhaliflerin bölgelerini işgal girişimlerinin durmamasıdır. Özellikle Şam kırsalına bağlı Vadi Barada bölgesine yönelik saldırılar daha da artmıştır.
38 gün boyunca devam eden çatışmalardan sonra, 1200 muhalif savaşçı aileleri ve yanlarında bulunan 70 yaralıyla birlikte bölgeden tehcir edilerek, 2017 ocak ayında yani Astana anlaşmasından birkaç gün sonra kuzey Suriye İdlib bölgesine nakledilmiştir.
Aynı zamanda Rusya ve Esed milislerinin Hama kırsalı ve bilhassa Ekrad Dağı ve Cisru’ş-Şuğur bölgelerinde bombardımanları devam etmiştir. Humus’ta kuşatma altında bulunan Vaar semti ise, 7 Şubat 2017 tarihinden itibaren Esed milisleri tarafından yoğun bir şekilde bombalanmaya başlanmış ve bu nedenle bölge halkının büyük kesimi bombardıman süreci boyunca sığınaklarda yaşamak zorunda kalmıştır. Suriye’nin güneyinde ise, ateşkes süresinin ikinci ayına girmesiyle birlikte Dera el-Beled ilçesine yönelik saldırılar Rus savaş uçakları ve ağır toplarla desteklenmeye başlanmıştır.
2. Astana: 15 Şubat 2017
Bu turda öne çıkan hususlar şunlar olmuştur: Savaş eylemlerinin durdurulmasının gözlemi için Rusya, Türkiye ve İran’dan teşkil olunan üçlü komisyonun oluşturulması ve rejim güçleri ile silahlı muhalefet arasında tutukluların takası için bir sistem kurulması. Muhalifler ise, fiili olarak sahada ateşkes uygulanması, insani yardımların ulaştırılması ve bunun için uygulanabilir bir formül oluşturulması ve tutuklular dosyasının araştırılması gerçek anlamda tamamlanmadan siyasi bir konuya girmeyeceklerini deklare etti.
2. Astana anlaşmasıyla eş zamanlı olarak, 17 Şubat 2017 tarihinden itibaren Doğu Ğuta’ya şiddetli saldırılar düzenlenmeye başlandı.
3. Astana: 14 Mart 2017
Suriye muhalefeti, Esed ve müttefiklerinin ateşkese uymadıkları gerekçesiyle 14 Mart 2017 tarihinde başlayan 3. tur görüşmelerini boykot ederek oturuma katılmadı. Bu oturumda en fazla öne çıkan konu ise, Rusya’nın ülke için yeni bir anayasa hazırlanması önerisi sunması olmuştur. Oturumun bitiş açıklamasında, garantör ülkelerin ateşkes ve ateşkesin bozulduğu yerlerin gözlemi için heyetler kurulması ve yine yardımlar ve tutuklular dosyalarıyla ilgili heyetler kurulmasına değinilmiştir.
Ancak ateşkesin bozulması güney Suriye, İdlib ve Doğu Ğuta bölgelerinde tüm yoğunluğuyla devam etti. Akabinde nisan ayında Han Şeyhun kasabasına Suriye rejimi tarafından düzenlenen kimyasal saldırı sonucu, Suriye İnsan Hakları sitesinin raporuna göre, aralarında 32’si çocuk, 23’ü kadın olmak üzere toplamda 91 kişi hayatını kaybetti, 520 kişi de yaralandı. Yine medyada “4 Şehir Anlaşması” olarak geçen Madaya ve Zebedani muhalif güçleri ve halkının büyük bir kısmı yurtlarından tehcir ettirildi. Bu tehcir olayı 12 Nisan 2017 tarihinde, yani Suriye için barış görüşmelerinin yürütüldüğü Astana toplantısından bir ay sonra gerçekleşti.
Yine Esed milislerinin Humus’ta bulunan Vaar semtine bombardıman saldırılarını sürdürmesi sonucu, muhaliflerden bir kısım ilk olarak kuzey Halep kırsalında bulunan Cerablus ili yönüne zorunlu tehciri kabul ederken, diğer kısım aşamalı olarak İdlib ve kuzey Humus kırsalına çıkmayı kabul etti. 2017 senesi mart ayının ortasında imzalanan anlaşma tarihinden sonra bölge iki ay içerisinde Rus askeri polisine teslim edildi. Vaar semtinden tehcir edilen son kafile 2017 mayıs ayının sonlarında bölgeden ayrıldı.
4. Astana: 4 Mayıs 2017
Bu görüşmenin öne çıkan sonucu “Gerilimin Azaltılması Bölgeleri Anlaşması” olmuştur. Nitekim garantör üç ülke gerilimin azaltılması için dört bölge belirlemiştir. Belirlenen bölgeler ise şöyledir:
1. İdlib şehrinin tamamı, Lazkiye ve batı Halep kırsallarının bir kısmı. 2. Şam kırsalında bulunan Doğu Ğuta.
3. Kuzey Humus kırsalı.
4. Güney Suriye (Dera ve Kuneytra kırsalları)
Rusya, Gerilimin Azaltılması anlaşmasının altı ay boyunca uygulanacağını ve uzatılabileceğini tekit ederken, muhalefet heyeti anlaşmanın bir tarafı olmadığını açıkladı.
4. Astana görüşmelerinden bir ay sonra rejim güçleri ve Lübnan Hizbullah’ı 7 Haziran tarihinde muhaliflerin kalesi kabul edilen Dera el-Beled, Set Yolu ve Muhayyem bölgelerine saldırı düzenlemeye başladı ve fiili olarak Dera Muhayyem semtinin büyük bir kısmını işgal etti. Yine aynı zamanda şehrin güneybatısında Ürdün sınırında bulunan Hava Savunma Merkezi bölgesine ilerledi. Ancak muhaliflerin karşı saldırıya geçmelerinden kısa bir süre sonra bu bölgeden geri çekilmek zorunda kaldı.
2017 temmuz ayında ise, Doğu Ğuta’da bulunan silahlı gruplar 22 Temmuz tarihinde Mısır gözetiminde Rusya ile “Kahire Anlaşmasını” imzaladı. Bu anlaşma Astana sürecinin dışında bir gelişme olarak kabul edilir. Ve yine Doğu Ğuta’ya özel ve Rusya garantörlüğünde insani yardımlar için yol açılmasını içermektedir.
2017 temmuz ayında Esed milisleri IŞİD adına büyük genişlemeler kaydetmiş, Meskene ve doğu Halep kırsalını ele geçirmiş ve Rakka ili sınırlarına dayanmıştır.
5. Astana: 4 Temmuz 2017
Bu turda Rusya, Türkiye ve İran’dan oluşan garantör üç ülke Suriye’deki gerginliğin azaltılması bölgelerinin sınırlarında bir uzlaşıya varamadı. Görüşmeden iki gün sonra ağustos ayında İran’da iki ek toplantı daha düzenlendi. Bu, ikinci ve üçüncü bölgelerin haritasının belirlenmesi içindi. Bu görüşmelerden hemen sonra Esed milisleri başkent Şam’da bulunan Kabun, Berze ve Tişrin semtlerine askeri operasyon başlattı ve bu durum bölgede bulunan muhaliflerin kuzey Suriye’ye zorunlu tehciri ile sonuçlandı.
Suriye İnsan Hakları sitesinin açıklamasına göre, Esed milisleri 5. Astana görüşmesinin gerçekleştiği 2017 temmuz ayı içerisinde Dera, Şam kırsalı, Hama ve Humus bölgelerine 244 adet varil bombası attı.
5. Astana toplantısından bir ay sonra Ağustos 2017 tarihinde Esed milisleri IŞİD hesabına yeniden ilerleme kaydederek Suhne ve doğu Humus kırsalını ele geçirip IŞİD tarafından kuşatma altında tutulan Deyrzor iline daha fazla yaklaştı.
6. Astana: 14 Eylül 2017
Bu görüşme turu dört gerginliğin azaltılması bölgesinin sınırlarının belirlenmesi ile sonuçlandı. Özellikle de geçen görüşmelerde tartışma konusu olarak kalan İdlip bölgesinin. Oturumda garantör ülkeler olan Türkiye, Rusya ve İran arasında görüşmeler gerçekleşirken, ilk kez bu oturuma Birleşmiş Milletler Suriye Özel temsilcisi Staffan De Mistura ve BM heyeti de katıldı. Yine bunların yanında Ürdün ve Katar heyetleri de gözlemci olarak katıldı.
Belirtilmelidir ki, bu görüşmeler bazı muhaliflerin ve aktivistlerin rejimin birçok bölgede Gerginliğin Azaltılması anlaşmasına uymamasını şikâyet etmeleri üzerine düzenlenmiş, ancak muhalefetin 6. Astana toplantısına katılmaları rejimin bu riayetsizliğine bir etki sağlamamıştır. Bu dönemde en öne çıkan saldırılar ise İdlib ve Hama şehirlerine yönelik barbarca düzenlenen bombardımanlar olmuştur.
Yine bu dönemde işgalci Rusya ve milisleri Eylül 2017 tarihinde IŞİD adına büyük bir zafer elde etmiş, Deyrzor kuşatması açılıp doğu Rakka kırsalının tümü rejimin kontrolüne geçmiştir.
30 Eylül 2016 – 30 Eylül 2017 tarihleri arasında, yani Astana görüşmelerinin ilk senesinde, Rus güçlerinin ve Esed milislerinin işlediği toplu katliamlar 90’ı geçmiş, sadece hava bombardımanları nedeniyle 447 çocuk, 236 kadın olmak üzere toplam da 1547 sivil katledilmiştir. Yine 65 okul, 54 hastane ve 12 Pazar olmak üzere toplamda 309 sivil yaşam merkezine saldırı düzenlenmiştir.
7. Astana: 30 Ekim 2017
Bu oturuma Rusya, Türkiye ve İran’dan müteşekkil garantör ülkelerin yanında başka gözlemci ülkeler de katıldı. Oturum esnasında muhalefet heyeti Fransa ve Ürdün yetkilileri ile görüştü. Yine Rusya, Türkiye’den İdlib’de istikrar oluşturması talebinde bulundu. Bu oturumda Humus Merkez Hapishanesindeki tutuklular, boykotları ve rejim tarafından ziyaretlerine gelen Kızıl Haç heyetinin yanıltılmaya çalışılması gündem edildi.
Belirtilmelidir ki, 7. Astana görüşmesinde esir ve tutukluların takasıyla ilgili bir uzlaşmaya varılamadı. Yine herhangi bir kesintiye uğramadan insani yardımların kuşatma altındaki bölgelere girmesinin de bir garantisi oluşturulamadı. Kahire ve Astana anlaşmalarında da bulunmasına rağmen, Esed milisleri 2017 kasım ayının ortalarında Doğu Ğuta bölgesine yönelik bombardımanlarını iyice yoğunlaştırmış, gıda ve ilaç girmesine engel olmuş ve bu durum özellikle çocuklar arasında ölüm oranlarının artmasıyla sonuçlanmıştır.
7. Astana toplantısından bir ay sonra işgalci Rusya güçleri ve Esed milisleri sınır bölgesinde bulunan el-Bukemal şehrini ve güney Deyrzor kırsal bölgelerinin tümünü ele geçirdi.