100’üncü yılında Cumhuriyetimizi yalnızca bölgesel değil küresel güç haline yani Ulu Önder Atatürk’ün sözüyle “Muasır Medeniyetler Seviyesine” çıkaralım.
Kıymetli okurlarım, 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyetimiz bugün 99. Yaşını kutluyor. Ecdadın mirası yurdun düşman işgali yine “Milletin azim ve kararlılığıyla kurtarılmış” iki bin yıllık devlet geleneğimiz yaşamaya devam etmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşu başta Ulu Önder olmak üzere o gün cephede kahramanca savaşan askerimizden tutun evinde asker için çorap ören nineye kadar herkesin emeği ve bir milletin azmidir.
1923 yılında G. Mustafa Kemal liderliğinde, Kazım Karabekir gibi büyük kahramanlarla mağlup edilmiş olan düşman fiziksel olarak gitmiş olsa da hiçbir vakit tam olarak bizim üzerimizden ellerini çekmemişlerdir. Bugün, etrafımızda cereyan eden hadiselere bakıldığında dünün tezahürü, yarının resmi dünden çok farklı değildir.
Evvelce yazdığım kırk küsur yazının ana temasında batı ve batının gerçek anlayışının değişmediği hususunda aynı fikirdeyim. Dün o kahramanlar ve lider varken kazanılan savaş, kurulan cumhuriyet bugün yaşatılsın diye mücadele edenlerle ayakta kalmaktadır.
Atatürk önderliğinde devletin kalkınması için hazırlanan 5 yıllık kalkınma planları sayesinde günümüze ulaşan o fabrikalar, tesisler milletimizin ayakta kalmasına yardım etmiştir. O planlardan sonra çok ama çok uzun bir zaman iktidarı elinde tutanların benzer planlar yaptığına şahit olamadık.
Atatürk’ün imkânsızlıklar içinde yaptığı kalkınma planlarını varlık içinde yapamayanların Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden prim yapmaları ise tuhaf bir detaydır. Oysa istenildiğinde “Denk Bütçe” yapılabiliniyormuş, Kitlerden kâr edinilebiliyormuş, vatanın her sathında ülkemiz müdafaa edilebiliniyormuş.
Devletimizin 100. Yılına girilirken yani yeni bir asrına girilirken daha ufku geniş, daha geleceğe ve çağa uygun, daha gelişmiş, modern bir devlet olmak için planlar hazırlanması hususunda son dönemde yapılan girişimleri oldukça faydalı bulmaktayım.
Ülkemin, dün batılı devletlerin muhtaçlığındayken bugün yerli ve milli atılımlarıyla göz doldurması bu vatana evlat olan herkesin gururlanacağı bir olgudur. Milli Muharip Uçağı, İHA, SİHA sistemleri, Yerli Otomobil, Yerli Helikopter, Tank, silah, Hava Savunma sistemleri, Enerji atılımları gibi devleti ve gölgesinde halkı geleceğe taşıyacak, dış etkilerden koruyacak olan gelişmeler göğsümüzü kabartmaktadır.
Bu gelişmeleri görmezden gelmeye çalışmak bana göre bir iş değildir. Çünkü namlusu sınırlarımıza çevrili olan milletler varken boş duramayız. Yeniden bir Ulu Önder bulamayabiliriz, yeniden bir İstiklal Marşı için Merhum Mehmet Akif bulamayabiliriz. Önlem almak, caydırıcı olmak durumundayız.
Eğer yine de gelecekler ise milleti korumak zorundayız. Bu gayeden yoksun, kuru ve laf kalabalığından başka bir şeyi olmayanların yalan süslü laflarına aldanmadan çalışmaya devam etmek her birimizin görevi ve gayesi olmalıdır.
Kıymetli okurlarım, ecdattan miras vatanımız bin yıldır bize yurt oluyor. Daha nice bin yıllar yurt olabilmesi bugün bayrağı taşıyanların tutumuna bağlıdır. Yani biz yetişkinlerin tutumu belirleyicidir. Taşıdığı fikri, ideolojisi ne olursa olsun; hain olmadığı sürece bizimdir. Her birimiz aynı şeyleri düşünmek aynı kişileri sevmek aynı siyasi olgulara önem vermek zorunda değiliz. Özgürlük de zaten bu değil midir? Farklı düşüncelere ve yaşamlara saygılı olmak ama özünde aynı amacı gütmek değil midir?
Öyleyse eğer, gelin birlik olalım, 100. Yılında Cumhuriyetimizi yalnızca bölgesel değil küresel güç haline yani Ulu Önder Atatürk’ün sözüyle “Muasır Medeniyetler Seviyesine” çıkaralım
Vatanı bize emanet eden ecdadımıza, Çanakkale Savaşında ve İstiklal Harbinde mücadele edenlere, 15 Temmuz Gecesi canını hiçe sayanlara, konu devlet olunca var gücüyle çalışanlara selam olsun. Gazi Mustafa Kemal ve Silah arkadaşlarıyla birlikte tüm şehitlerimize rahmet diliyor, minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyetimizin 99. Yılı Kutlu olsun diyerek hepinize esenlikler dilerim.